KANSER OLMAYAN MEME HASTALIKLARI

Meme polikliniklerine başvuran hastaların en sık şikayeti meme ağrısı, ikinci sıklıkla da memede kitledir. Diğer şikayetleri meme başı akıntısımemede büyümememe başında içe çekilme ve kozmetik problemlerdir.

Meme her ay adet döneminde değişim gösteren bunun yanında biyolojik yaşla da yapısı değişen bir organdır. Bu değişikler de bazı hastalıklarla karışabilmektedir. Her ne kadar meme hastalığı denildiğinde insanların aklına ilk olarak meme kanseri gelse de meme hastalıklarını büyük bir bölümü benign (iyi huylu) hastalıklardır.

Meme kitlelerinin % 80’i iyi huyludur. Genç yaş grubunda solid meme kitlelerinin en sık sebebi fibroadenom, ileri yaşta ise meme kanseridir. Kadınlarda en sık görülen kanser tipi olan meme kanserlerinin üçte birinde ilk bulgu memede kitledir. Kırk yaşın üzerinde memede kitle tespit edilen hastaları aksi ispat edilinceye kadar meme kanseri gibi değerlendirmek gereklidir.

İyi huylu meme hastalıkları alt gruplara ayrılarak incelenmektedir.

  • Fibrokistik Değişiklikler
  • Kistler
  • Fibroadenom
  • Meme başı değişiklikleri
  • Yağ nekrozu
  • İntraduktal papillom
  • Sklerozan adenozis
  • Atipi içeren oluşumlar
  • Radial skar
  • Mastit ve Meme apseleri
  • Granülamatöz mastit

FİBROKİSTİK DEĞİŞİKLİKLER

İçi sıvı dolu keselere kist adı verilir. Memedeki kistler sıklıkla menapozdan önce veya hormon tedavisi alan kadınlarda görülürler.    Memedeki kistler menapoz sonrası dönemde kaybolma eğilimindedirler.

Memedeki kistler önemlidir, çünkü:

  1. Hastalarda korkuya sebep olurlar.
  2. Nadir olarak meme kanseri kistler olarak belirti verirler ve bu durum tanıda karışıklık oluşturabilir
  3. Genellikle çift taraflı ve tekrarlama eğilimindedirler, bu yüzden doktor muayenesi gereklidir.

Kist içeriği şeffaftan siyaha kadar değişebilen renklerde olabilir ve sıklıkla kanlı değildir. Kistler büyüdüğü zaman basit bir işlemle içeriği boşaltılabilir. Kist içeriği genellikle 2-10 ml’ dir.  Ancak çok daha fazla miktarlarda da (50 ml gibi) olabilir ve içeriğin miktarının fazla olması kistin kanser yönünde olduğu anlamına gelmez. Kist içeriği kansız ve rutin olarak beklenen kıvamda olduğu ve işlem sonrasında geride bakiye kitle kalmadığında, ileri işlem ve patolojik değerlendirme gerekmeyebilir ve kistin tedavisi de yapılmış olur. Ancak kistlerin aynı memede veya karşı memede tekrarlayabileceği unutulmamalıdır. Kist içeriği kanlı ise değerlendirilmek üzere patoloji laboratuarına gönderilir. Bu hastalarda kanseri ekarte etmek amacıyla biyopsi de uygulanılabilir.

Memede saptanan bir kitlenin iç yapısı hakkında en önemli bilgi kitlenin içinin sıvı ile mi dolu (kist) yoksa hücre ile mi dolu (solid)  olduğunun bilinmesidir.  Bu bilgi en iyi ultrason ile elde edilir. Meme kistlerinin teşhis yöntemi ultrasondur.  İç yapının özelliklerine göre tedavi yöntemi belirlenir.

Memede saptanan kistlerin büyük bir çoğunluğunun tedaviye gereksinimi yoktur. Eğer basit bir kist ise önemsenmez, takip bile gerekmeyebilir. Komplike kist veya yoğun içerikli kist ise 6 ay ara ile 2-3 defa ultrason çekilerek bir değişiklik olup olmadığı takip edilir.

Bazen kist içindeki sıvı düzensiz ve taneler gösterir şekilde ise enjektör ile girilerek kistin sıvısı boşaltılır. Enjektörle çekilen sıvı şüpheli ise patolojiye gönderilerek içindeki hücreler incelenir.

Eğer enjektörle çekilen sıvı kanlı ise mutlaka patolojik inceleme gerekir. Gerektiği durumlarda kistin tümü cerrahi olarak çıkartılarak incelenmelidir.

Basit kist

Kistin çeperi düzgündür. İçindeki sıvı homojen( düzenli aynı yapıda) yapıdadır. Kitlenin damarlanmasında artış yoktur. Basit kist hiçbir zaman kansere dönüşmez, bu nedenle takip edilmesine gerek yoktur.

Komplike kist

Bazen birkaç kist bir araya gelerek üzüm salkımına benzer bir görüntü oluşturur veya bir kist içinde farklı kompartmanlara bölünmüş olarak görülebilir. Bu tip kiste komplike kist denir. Bu grup kistin 6 ay ara ile birkaç defa ultrason takibi önerilmektedir.

Kompleks kist

Bazen kistin duvarından kist içine doğru bir çıkıntı olabilir (intramural protruzyon). Bu durumda mutlaka parça alınarak kanser yönünden araştırılması gerekir.

FİBROADENOM

Fibroadenomlar genellikle 1-2 cm boyutunda, hareketli, iyi sınırlı, kauçuk kıvamında, düzgün şekilli, sıklıkla 15-25 yaş arası bayanlarda görülmelerine rağmen tüm yaşlarda görülebilen iyi huylu meme kitleleridir.               Fibroadenomlar hiçbir yaşta meme kanseri riskini arttırmazlar. Ancak çok ender olsa da meme kanserleri fibroadenomlara benzer görüntü verebilirler. Bu yüzden hastaların bir hekim tarafından değerlendirilmesi gereklidir.

Fibroadenomlar sıklıkla ultrasonografik değerlendirmede tespit edilen, ortalama 1-3 cm büyüklüğünde, düzgün sınırlı kitlelerdir. Ultrasonografik değerlendirme fibroadenomların değerlendirmesinde en güvenilir yöntemdir. Bu fibroadenomların mamografide görülmeyeceği anlamına gelmez.                     Fibroadenom sıklıkla genç bayanlarda görüldüğü ve genç bayanlarda memenin yoğunluğu mamografik değerlendirmenin kalitesini düşürmesi fibroadenomların mamografide görülmemesine sebep olabilir

Fibroadenomlar tedavi edilmeli midir?

Bu birden fazla faktöre bağlıdır. Fibroadenomun boyu, yerleşim yeri, ağrılı olup olmaması, hastanın bu lezyona verdiği tepki, takipte fibroadenomun büyüme hızı, meme büyüklüğü tedavi seçeneklerini belirleyecektir. Büyük fibroadenomların meme kanserine öncü olma riski olan “Filloides Tümör” le karışabileceği unutulmamalıdır. Bunun dışında hızlı büyüyen fibroadenomlar da kozmetik ve/veya tedbir amaçlı çıkarılmalıdır. Çıkarılmayan fibroadenomların da belirli periyotlarla takip edilmesi gereklidir.

Şu durumlarda fibroadenomların ameliyatla alınması gerekir

  • Boyu 5 cm’e ulaşmış ise
  • Kısa sürede hızlı büyüme gösteriyorsa
  • Ultrason görüntüsü olarak kompleks fibroadenom veya şüpheli bir görüntüsü varsa
  • Kişinin günlük hayatını etkileyecek kadar ağrı veya kozmetik bozukluk oluşturuyorsa

MEME BAŞI DEĞİŞİKLİKLERİ

Meme başı değişiklikleri sıklıkla memede oluşan yeni bir olayı gösterirler. Meme başında olabilecek başlıca 2 problem meme başı akıntısı ve meme başının içeri çökmesidir. Meme başının içe çökük olması doğumsal ya da sonradan olabilir. Hayatın bir döneminde yeni oluşan meme başı çöküntüleri sıklıkla akla meme içerisinde yeni bir olay meydana geldiğini gösterir.

YAĞ NEKROZU

Memenin yağ dokusunda gelişen iltihap oluşturmayan lezyonu olup, radyolojik ve klinik açıdan meme kanserini taklit etmesi veya var olan bir kanseri gizleyebilmesi nedeniyle tanınması önem taşımaktadır.  Ana sebebi travmadır. Yağ nekrozu sıklıkla ağrısız, yuvarlak görünümlü lezyonlardır. Sıklıkla iri memeli ve kilolu bayanlarda travmaya yanıt olarak gelişir. Yağ nekrozları kanserle ilişkili lezyonlar olmasa da lezyonları doktor tarafından değerlendirilmesi ve karakterinin tanımlanması önemlidir.

DUKTAL EKTAZİ

Süt kanallarının genişlemesidir. Başta emzirmiş kadınlar olmak üzere sık görülür. Eşlik eden lezyon ve genişleyen kanalın duvarında başka lezyonlar olup olmadığı ultrasonografi ile değerlendirilir. Meme başından akıntı ve ağrı gibi yakınmalara neden olabilir.  Eşlik eden lezyon varlığında ve yakınması olan hastalarda, genişlemiş kanal ya da meme başı arkasındaki tüm kanallar çıkartılarak tedavi edilir.

İNTRADUKTAL PAPİLLOM

Papillomlar büyük süt  kanalların iyi huylu tümörleridir. Çok hafif de olsa meme kanseri riskinde artış vardır. İntraduktal papillomlar meme başını yakın yerleşimli ise kanlı akıntıya sebep olabilirler. İntraduktal cerrahi olarak çıkarıldıktan sonra patolojik inceleme ile kesin tanıları konulmuş olur.

Genellikle 1-2 cm boyutlarındadır. Bazen 4 cm boyuta kadar ulaşabilir. Bazen aynı kanal içinde birden fazla çok sayıda olabilir (papillamatozis). Meme başından uzak yerleşimli ve birden fazla papilloma bulunması kanseri açısından risk oluşturur. Bu nedenle mutlaka uzman bir hekime başvurulmalıdır.

Tedavi olarak cerrahi olarak çıkartılması önerilmektedir.

SKLEROZAN ADENOZİS

Sklerozan adenozis meme lobullerinin aşırı büyümesi ile olan benign bir meme hastalığıdır. Sıklıkla meme ağrısına sebep olur. Adenozis alanı memede kitlelerle karışabilir ve mamografide kalsifikasyon şeklinde görülebilir. Şüpheli durumlarda cerrahi ile çıkarılabilir veya biyopsi alınabilir.

ATİPİ İÇEREN OLUŞUMLAR

( Atipik duktal hiperplazi, atipik lobüler hiperplazi)

Memede saptanan bazı kitlelerden veya oluşulmandan alınan biyopsi sonucunda atipi hücre çoğalması saptanabilir. Bu değişikliğin olduğu oluşumlarda meme kanseri riskinde artış vardır. Bu artış eğer aile yakınlarında meme kanseri olan kişilerde saptanırsa bu kişilerde meme kanseri gelişme riski daha da artar. Bu kişilerin yakından takip edilmesi gerekir.

RADİAL SKAR

Radial skar da papillom gibi süt kanalı duvarından oluşur. Meme dokusu içinde çevreye yayılan uzantıları vardır. Çoğunlukla kanser değildir Mamografide kansere benzerlik gösterebilir; bu nedenle cerrahi olarak çıkartılarak kanser olasılığı ortadan kaldırılır. Yapılan bazı çalışmalarda meme kanseri riskinin arttığı gösterilmiştir. Bu nedenle bu hastaların düzenli takip edilmesi önerilmektedir.

MASTİT ve MEME APSELERİ

Laktasyonel (Emzirmeye bağlı) mastit:

Meme apseleri ve mastit sıklıkla emziren kadınlarda en sık 1. haftada  görülür. Emziren kadınlarda emme travmasına bağlı olarak tahriş olan meme başından  içeri giren bakteriler memede enfeksiyona (Mastit),  sonrasında da apseye sebep olurlar.

Mastit ve apse meme cildinde kızarıklık, şişlik, ağrı ve ateş ile kendini belli eden bir tablodur. Mastit gelişen kadınların %11’de meme apsesi gelişir.       Mastit antibiyotiklerle tedavi edilebilen bir durumken apse gelişimi cerrahi tedavi gerektiren bir durumdur. Meme apseleri anestezi altında boşaltılmalıdır (Drenaj). Apse drene edildikten sonra yaranın dikilmemesi ve aralıklarla pansuman gereklidir. Bu apsenin oluşturduğu boşlukta birikecek sıvıların dışarı boşalabilmesi ve apsenin tekrarlamaması için gereklidir. Apse drenajı sonrasında da antibiyotik tedavisi gereklidir.

Emzirme tekniğinin etkinleştirilmesi ve annelerin el dezenfeksiyonuna dikkat etmesi mastitin önlenmesinde yararlıdır

Göğüs kanalı tıkanıklığının belirtileri:

  • Memede ağrılı sertlikler oluşması
  • Memenin bir bölgesinde olağandışı sıcaklık hissi
  • Aynı bölgede kızarıklık ve ağrı
  • Emzirme sonrası genel bir sertlik hissi
  • Halsizlik

Mastiti azaltabileceğiniz bazı öneriler:

  • Bebeğinizi her iki memenizden de sık sık – her 2-3 saatte bir (gece de dahil) emzirerek sorunlu memeyi boşaltın ve emzirmediğiniz zamanlarda sütünüzü sağın.
  • Daha fazla dinlenmeye çalışın.
  • Sorunlu bölgeye ıslak ya da kuru sıcak uygulama yapın (ör. sıcak su torbası, sıcak kompres ya da duş almak gibi)
  • Emzirmeden önce ve emzirdikten sonra ağrılı bölgeye göğüs duvarından meme ucuna doğru masaj yapın
  • Dar kıyafetler giymekten kaçının.

Eğer göğsünüzde;

  • 8 – 24 saat içerisinde bir iyileşme olmazsa,
  • Ateşiniz 38.4°C’yi aşarsa,
  • Sütünüzde iltihap ya da kan görürseniz,
  • Memenizde kırmızı çizgiler oluşursa,
  • Grip benzeri semptomlar gelişirse,
  • emzirirken kullanabileceğiniz bir ilaç yazması için hekiminize görünmeniz gerekmektedir

Mastitin nedenleri:

Aniden sütten kesme ya da düzensiz emzirme sonucu süt kanallarının dolması ya da tıkanması

Dar kıyafetler ya da memeye baskı uygulama

Bebeğin memeyi yeterli ve doğru tutamaması

Meme uçlarındaki yara ve çatlaklardan dolayı emzirememe

Sütün etkili bir biçimde boşaltılması büyük önem taşır ve doğumun ilk günlerinden itibaren herhangi bir kısıtlama olmaksızın emzirmek de göğüslerinizi boşaltmanıza yardımcı olacaktır. Anemik, bitkin ya da aşırı yorgun olmanız enfeksiyonlara direncinizi azaltabilir.

Mastit krizi sırasında bebeğinizi emzirmek

Mastitiniz varsa bile memede apse gelişme olasılığını azaltmak için emzirmeye devam etmeniz önem taşır. Sütünüzde bebeği enfeksiyondan koruyan antikorlar bulunduğundan bu dönemde emzirmenin bebeğinize bir zararı olmaz.

Mastit genellikle tek memede oluşur. Önce mastitli memeden emzirmeniz tavsiye edilmektedir. Sütünüzün tadı biraz tuzlu olabileceğinden, bebeği memeyi almaya teşvik etmek için farklı emzirme pozisyonları denemeniz faydalı olabilir. Ayrıca bebeğiniz emdikten sonra da göğsünüzü sağmanız, süt kanallarınızı daha etkin boşaltmanızı sağlayacaktır. Eğer bebek memeyi yine de almak istemiyorsa birçok annenin yaptığı gibi sütünüzü sağabilirsiniz. Böylelikle, genellikle bir hafta içerisinde sütteki tuzluluk kaybolana kadar süt üretiminizi devam ettirebilirsiniz.

 Periduktal mastit

Emzirme dışı memede oluşan mastitlerdendir. Meme başı etrafında başlayan ve süt kanalları çevresinde gelişen bir iltihap. Yüzde 90 sigara ile ilişkili olup yaş ortalaması 35 olan genç hastalarda görülüyor. Sigaranın meme başı ardındaki süt kanallarında tahribata yol açtığı ve mikroplara karşı eğilimi artırdığı düşünülüyor.

Başlangıçta sadece areola kenarı eritem ve şişlik görülür. Sadece antibiyotik kullanımı bu semptomları geriletebilir. Ultrason gibi görüntüleme tetkiklerinde apse saptanırsa apse drenajı gerekiyor. Sadece drenaj sonrası nüks riski yüksek olduğundan sık sık tekrarlayan apse ile gelen hastalarda, meme başı ardındaki süt kanallarını çıkarmaya yönelik bir ameliyat yapılır.

Şeker hastalığı, kronik böbrek yetmezliği ve kemoterapi gören, bağışıklık sistemi baskılanmış, düşkün hastalarda meme başından uzak bölgelerde apse (periferik nonlaktasyonel meme enfeksiyonları) gelişebilir. Bu durumda yine tedavide apseyi boşaltıp antibiyotik tedavisi uygulanması gerekir. Tüm hastaların yaşına ve muayene bulgularına göre, görüntüleme tetkiklerinde kanser şüphesi varsa abse veya iltihaplı bölgeden mutlaka biyopsi almak gerekir.

Mastit meme kanserine yol açar mı?

Sorusu kafaları karıştırıyor. Meme kanseri oluşma mekanizmalarında elbette meme dokusu zedelenmesi rol oynar. Ancak mastitin mem kanserine yol açtığına dair yeterli bilimsel veri yoktur. Sadece mastit ve meme kanserinin aynı hastada aynı anda bulunma olasılığı olduğu için mastit hasta tarafından önemsenmeli ve Genel Cerrahi Uzmanından yardım alınmalıdır.

Granülomatöz mastit

 Tüberküloz mastiti ve idiopatik lobüler granülomatöz mastit olmak üzere iki türü bulunur.

Tüberküloz mastiti    ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkelerde ve bağışıklık sistemi baskılanmış hastalarda (AIDS, kronik böbrek yetmezliği gibi) daha sık görülür. Tüberküloz mastitinde meme derisinde apsenin ağızlaşması şeklinde fistül görülmesi, memede kitle, koltukaltında akıntılı kitle veya apse gibi klinik tablolar görülebilir.

Tanı için apse veya memedeki ya da koltuk altındaki kitleden alınan örneklerin tüberküloza yönelik özel testlere tabi tutulması gerekir. Son yıllarda yaygınlaşan PCR testi gibi genetik bazı testler daha duyarlı sonuçlar veriyor.

Tüberküloza yönelik testleri negatif çıkan hastalarda, apse drenajı ve antibiyoterapiye rağmen tekrarlayan meme apseleri görülüyorsa ve klinik şüphe varsa, testlerle tanısı konamayan bir tüberküloz düşünülebiliyor ve buna yönelik ilaç tedavisi, antibiyotik uygulanabilir.

Sık sık apse drenajına ve ilaç tedavisine rağmen tekrarlayan tüberküloz mastitlerinde ise cerrahi girişimle memeden apse bölgesinin çıkartılması düşünülebilir.

İdiyopatik granülomatöz lobüler mastit   genç doğurma çağındaki hastalarda sık görülür. Memeye yönelik bağışıklık sistemi elemanlarının normalin üzerinde reaksiyon göstermeleri sonucu (otoimmün) oluştuğu düşünülüyor ve/veya geçirilmiş enfeksiyon, travma suçlanabiliyor.

Gerek klinik gerekse radyolojik (ultrasonografi, mamografi, manyetik rezonans görüntüleme) olarak meme kanseriyle (özellikle inflamatuvar meme kanseriyle) ve tüberküloz mastiti ile sıklıkla karışabilir.

Bu tür hastalarda da apse drenajı ve antibiyoterapiye rağmen tekrarlayan meme abseleri görülebilir. Apse veya dokudan alınan örneklerde tüberküloz testleri negatiftir. USG, MMG, meme MRI tetkiklerinde de kanserden ayrım yapılamayabilir. Kesin tanı için alınan şüpheli meme dokusunun inceleme için mutlaka patolojiye gönderilmesi gerekir.

Granülamotöz mastitler nasıl tedavi edilir?

Tedavide, erken ufak kitleli hastalar kısa bir süre gözlemlenebilir. Bu tür memede kitleler kendiliğinden sadece antibiyotik ve ağrı kesici ilaçlarla gözlem sırasında kaybolabiliyor.

Zeminde apse varsa, apse boşaltılabilir ve mikrobiyolojiye gönderilebilir. Bu tür tedavilere rağmen memede kitle kaybolmuyorsa; memede kitle tek, sınırlı ve ufak bir kitleyse cerrahi olarak çıkarılabilir.

Büyük veya birden fazla kitle mevcutsa steroid gibi bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlara başlanmalı. Bu tür ilaçlar en az 6 hafta, toplam 3-4 ay uygulanmalı. Hastalar 3 haftalık aralıklarla kontrol edilmeli. Bu tür bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlara başlanmadan önce hastanın tüberküloz olmadığından emin olunmalı. Bu kitleler kortizon tedavisine cevap verir ve küçülürse cerrahi olarak tamamen çıkarılabilir.

Memede yaygın ise sadece kortizon tedavisi uygulanır, olumlu cevap alınmışsa ve memede kitleler yok olmuşsa hasta bu şekilde gözlemlenir ve takip edilir. Kortizona iyi cevap alınmamışsa benzer başka bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar denenebilir.