Klinik Meme Muayenesi:

Klinik meme muayenesi sırasında, doktor kadının göğsünü ayakta, otururken ve yatarken inceler. Kadının kolunu kafasının üzerine kaldırması, vücudunun yanında sarkıtması, beline koyması istenebilir.

Doktor memelerdeki beklenmedik boyut ve şekil de dahil olmak üzere memeler arasındaki farklılıklara bakar. Her memede kızarıklık, çukur ve diğer anormal işaretler kontrol edilir.

Meme uçları bir akıntının olup olmadığını kontrol etmek için sıkılabilir. Doktor parmaklarıyla kitleleri bulmak için, önce tüm göğsü sonra koltuk altını, köprücük kemiğinin önce bir tarafını sonra diğer tarafını kontrol eder.

Göğse yakın lenf nodları şiş olup olmadığına bakılır.

Tüm klinik muayene 10 dakika sürebilir. 20-40 yaş arası her 3 yılda bir, 40 yaştan sonra yılda bir yapılması önerilir. Üst yaş sınırı yoktur.

Dijital Mamografi:

– Hiçbir şikayeti olmayan 40 yaş üstü kadınlara 1 yıl aralıkla mamografi çekilmelidir.

-Ailede 50 yaş altı meme kanseri öyküsü varsa, görüldüğü yaştan 10 yıl önce  çekimlere başlanmalıdır. (25 yaş öncesi başlanmamalıdır.)

-Yüksek Riskli Kadınlarda ise (Kuvvetli aile öyküsü varsa) 25-30 yaştan itibaren başlanabilir.

MMG taramaları çoğunlukla meme kitlelerini hissedilmeden önce gösterebilir. Aynı zamanda kalsiyum birikmelerini de gösterebilir. Bunlara mikrokalsifikasyon denir ve bunlar kanser belirtisi olabilir. Mamografiler, kanseri erken bulmamız için en iyi araçlardır. Mamografiler genç kadınlarda daha az etkindir çünkü memelerinin daha sıkı olması tümörü gizleyebilir. Hamile veya emziren kadınlar için de aynı durum geçerlidir.

Dijital mamografinin pek çok avantajı bulunmaktadır. Bu sistem standart mamografiye kıyasla daha fazla ayrıntı ve bilgi verir. Çekim süresi daha kısa olup radyasyon dozu klasik sisteme göre yüzde 30 ila 40 oranında daha azdır. Karşılaştırmak gerekirse her iki meme digital mamografi tetkiki sırasında alınan doz yaklaşık 7-8 saatlik bir uçak yolculuğu sırasında alınan çevresel radyasyon dozu ile eşdeğerdir. Çekimler daha konforludur. Elde edilen filmler arşivlenebilir ve filmler kaybolsa da görüntüler arşivlenmiş olduğundan eski incelemelerle mukayesesi yapılabilir. Aynı zamanda bulunan bilgisayar destekli tanı (CAD Computer Aided Diagnosis) sistemi sayesinde mamografik flimler bilgisayarlar aracılığıyla gözden geçirilmekte ve yalancı negatif sonuçların önlenmesi sağlanmaktadır.

Digital meme tomosentez:

Digital mamografinin günümüzde ulaştığı en son teknolojik seviyedir. Rutin mamografi tetkiki sırasında statik 2 boyutlu görüntüler ile tüm meme kalınlığı tek düzlemde değerlendirildi. Üst üste binen dokular memenin yoğunluğuna bağlı olarak zaman zaman lezyonları kapatmakta ve doku detaylarının değerlendirilmesini imkansız kılmaktadır.

3D mamografi veya Digital Meme Tomosentez ile hareketli tüp ve dedektör teknolojisi ile rutin mamografi tetkikine ek olarak 1 mm kesit kalınlığında görüntüler elde edilerek dokular birbirinden ayrıştırılabilmekte ve detaylar daha net değerlendirilmektedir. Bu sayede hem daha çok lezyon tanımlanmakta hem de lezyonların mammografik kriterleri daha net değerlendirilmektedir. Mamografinin tanı değerini düşüren en büyük etkenin üst üste binen yoğun meme yapısı olduğu düşünülürse kesitsel görüntüleme Digital Meme Tomosentezi bu alanda teknolojinin sağladığı en büyük avantajdır.

Digital Meme Tomosentezi rutin iki planda alınan mamografi tetkikine ek olarak tek planda alınan ilave bir incelemedir ve tetkik süresine yalnız 4-5 sn kadar uzatmaktadır. Alınan doz miktarı tek poz mamografi ile eşdeğer olup tüm verilerden geriye dönük olarak 1 mm kalınlığında planlar elde edilir.

Meme kanserinde erken tanının hayat kurtardığı ve bilinen en iyi savunma yöntemi olduğu bilinmektedir. Mamografinin tanı değerini ve güvenirliğini artıran bu teknoloji hem hasta hem de hekim güvenliği açısından konvansiyonel mamografiye yeni bir boyut katmaktadır.

Spesmen grafisi:

Memede şüpheli görülen lezyonun yeri ameliyat öncesi işaretlenir. İşaretleme telle ya da radyoaktif madde yardımıyla yapılabilir.

İşlem radyoloji bölümünde, mamografi, US ya da MR rehberliğinde uygulanır. Ameliyatta çıkarılan doku radyoloji bölümüne gönderilerek filmi çekilebilir. Spesimen grafisi denilen bu filmde doğru alanın çıkarılıp çıkarılmadığına bakılarak cerraha bilgi verilir.

Ekip işi olan bu prosedür Meme Sağlığı Merkezimiz’de güvenle yapılmaktadır.

Stereotaktik işaretleme:

Memedeki lezyonu küçültmek amacıyla hastaya uygulanacak kemoterapi öncesi lokal anestezi altında radyolojik görüntüleme yöntemi ile lezyon belirlenmesi ve radyoloji uzmanı tarafından lezyon içine marker yerleştirilme işlemidir.

Kemoterapi sonrası lezyon küçülmüşse ya da kaybolmuşsa bu markerın yerleştiği alana ameliyat sabahı Radyoloji Uzmanı tarafından işaretleme yapılır.

Ameliyatta cerrah, bu alanı çıkartır ve patoloji uzmanı markerın olduğu yeri tümörün merkezi kabul ederek çıkartılan dokuyu inceler. Bu yöntemle ayrıca radyolojik tetkiklerle görüntülenen ancak elle meme muayenesinde hissedilemeyen lezyonlar da ameliyat öncesi işaretlenebilir.

Meme elastografi:

Elastografi dokudaki gerinim derecesini ölçerek dokunun sertliği / kıvamı hakkında bilgi sağlayan yeni gelişmiş dinamik bir ultason tekniğidir.

Standart ultrason memede duyarlılığı yüksek, ancak özgüllüğü oldukça düşük bir metottur.

Elastografi, ultrasonun özgüllüğünü arttırarak, gereksiz biyopsi sayısını azaltmaktadır.

Meme ultrasonu:

Ultrasonografi ile iç organların yapısı ve hastalıklar anında (real-time) görüntülenebilmektedir.

Ultra ses dalgaları (ultrasound) ile çalışan ultrasonografinin insan vücuduna hiç bir zararı olmaması bu inceleme tekniğinin bir diğer avantajıdır.

Bu özelliği nedeniyle periyodik check-up programlarının önde gelen tercihleri arasında yer almaktadır.

Ultrason, mamografi ile birlikte kullanılabilecek iyi bir yöntem haline gelmiştir. Genellikle, mamografide bulunan belirli bir bölgeye bakmak için kullanılır. Ayrıca, kist ile katı kitleler arasında ayırım yapma olanağı sağlar.

Meme Check-Up

Her sağlıklı kadın 20 – 40 yaş arası 3 senede bir, 40 yaş sonrası her yıl genel cerrahi uzmanına meme muayenesi yaptırmalıdır.

40 yaş sonrası her yıl mamografi çekilmesi gerekir. Mamografi ile alınan radyasyon dozu çok azdır. Meme Check-Up bünyesinde ailesinde kanser hikayesi olanlarda mamografi çekilme yaşı 30’a iner. Bu kadınların 30 yaşından itibaren düzenli kanser risk takibi yapılmalıdır. Mamografiye meme ultrasonu eklenebilir.

Meme kanseri olan kadınların %5’inde mutasyona uğramış BRCA 1 ve 2 genleri mevcuttur. Bu genlerin tespiti ile bu kadınların kanser kontrolleri daha düzenli yapılabilir.

Meme Check-Up bünyesinde yer alan tetkikler şunlardır;

  • Genel Cerrahi Muayenesi
  • Dijital Mamografi
  • Meme Ultrasonografi
  • Tam Kan Sayımı
  • Sedimantasyon tayini
  • CA 15 – 3 ölçümü

MR:

Mamografilerde bulunan kanserlerin veya meme kanseri riski yüksek kadınların incelenmesinde özel MR türleri kullanılabilir. Hatta klavuzlarda meme taraması amacıyla uygun hastalarda meme MR kullanımı bile önerilmektedir.

İleri teknolojinin son ürünü olan manyetik rezonans (MR) cihazı, güçlü bir manyetik alan içine alınan bedenden radyo frekansları aracılığıyla görüntü alma yöntemidir.

Röntgen ışını ya da diğer hiçbir zararlı madde kullanmadan çalışan bu sistem ile beyin dahil tüm iç organlardan bir anatomi atlası kadar ayrıntılı görüntü elde edilebilmektedir.

MR’ın bu özelliği hastalıkların teşhisinde yeni bir çığır açmıştır.

MR Anjiografi yöntemi, damarların görüntülenmesinde hasta ve doktor için zahmetli bir yöntem olan klasik anjiografinin yerini hızla almaktadır.

Duktografi : (galaktografi)

Özel bir röntgen tetkiki olup, meme başı akıntısının sebebinin belirlenmesinde bazen yardımcı olmaktadır. Meme başındaki kanalın açıklığına ince plastik bir boru yerleştirilir. Röntgen filminde kanalın görülmesini sağlayan bir madde enjekte edilir. Kanalın içinde bir kitle varsa görüntülenebilir.

PET:

İnsan vücudunun ayrıntılı görüntülenmesinde ulaşılan en üstün teknoloji mucizesi olan PET CT’de ilaç olarak kullanılan şey bildiğimiz şekerdir.

Şeker, çok küçük miktarda dışarıya sinyaller veren radyoizotoplarla bağlanır ve hastanın damarına verilir.

Radyoizotoplu şeker, çok küçük de olsa kanser hücrelerinin içine girebilme özelliğine sahiptir. Çünkü kanser hücreleri çok şeker kullanırlar. Böylelikle kanser daha çok küçükken yakalanabilir ve tedavisi kolaylaşır. Amaç çok küçük kanser hücrelerinin vücudun neresinde olduğunu göstermektir.

Biyopsi:

Testler meme kanseri olabileceğinizi gösteriyorsa kesin olarak öğrenmenin yolu biyopsi yaptırmaktır. Bu işlem sırasında, ilgili alandan hücreler alınarak laboratuvarda incelenir. Birçok biyopsi türü vardır.

nce iğne aspirasyon biyopsisi (İİAB): Bu testte, çok ince bir iğne kullanılarak kitleden sıvı çekilmeye çalışılır. İğneyi kitleye isabet ettirmek için ultrason kullanabilir. Çekilen sıvı berrak ise kitlenin iyi huylu kist olma olasılığı yüksektir. Kanlı veya bulanık sıvı kist anlamına gelebileceği gibi nadiren kanser de olabilir. Eğer kitle katı ise, küçük doku parçaları alınır. Bu parçalara mikroskop ile bakılarak kanser olup olmadığı incelenir. Biyopsi net bir sonuç vermediği takdirde , ikinci bir biyopsi veya farklı türde bir biyopsi yapılması gerekebilir.

Stereotaktik kalın iğne biyopsisi: Bu testte kullanılan iğne, ince iğne biyopsisinde kullanılandan daha kalındır. Birkaç doku parçası almak için kullanılır. Biyopsi lokal anestezi ile yapılır.

Cerrahi biyopsi: Bazen mikroskopla incelemek için kitlenin bir kısmı veya tamamının çıkarılması için cerrahi uygulanması gerekir. Tüm kitle etrafındaki bir miktar normal doku ile birlikte çıkarılması gerekir. Genelde lokal anestezi uygulanır.

Biyopsi laboratuvar testleri:

Biyopsi ile alınan dokular laboratuvarda incelenerek iyi huylu veya kanser ayırımı yapılır. Kanser değilse ek bir tedavi gerekmez. Eğer kanserse, kanserin türü ve invaziv olup olmadığı hakkında biyopsi ile bilgi edinilebilir.

Biyopsi örneğine 1’den 3’e kadar bir derece verilir. Normal meme dokusuna daha çok benzeyen kanserlerin daha yavaş büyüme ve yayılma eğilimleri vardır. Genellikle, düşük derece yavaş büyüyen kansere, yüksek derece ise hızlı büyüyen kansere işaret eder. Derece, sonucun (prognoz) tahmin edilmesine yardım eder.

Tümör derecesi, özellikle lenf bezi tutulumu olmayan küçük tümörlü hastalarda önem taşır. Bu tür hastalarda tümör çıkarıldıktan sonra ek bir tedaviye gerek kalmayabilir; ancak yüksek dereceli tümörlere sahip hastalara genellikle hormon tedavisi veya kemoterapi uygulanır.

Meme Kanseri Yayılımını Bulmak İçin Kullanılan Testler:

  • Akciğer filmi,
  • Kemik sintigrafisi,
  • BT (bilgisayarlı tomografi),
  • MRG (manyetik rezonans görüntüleme),
  • PET (pozitron emisyon tomografi) tetkiki.

Meme hastalıkları ve kanserin tanısı için hangi tarama ve tetkikler yapılır?

Meme hastalıkları ve kanserin tanısı için hangi tarama ve tetkikler yapılır? Erken tanı ve tedavi için yapılan testler son derece önemlidir.

Tarama özellikle sağlıklı herhangi bir şikayeti olmayan kişilerde erken bulguları saptamak için yapılır.

Taramadan iyi eğitimli güncel gelişmeleri takip eden özel muayene ve testleri uygulama konusunda donanımlı bunları yorumlama konusunda tecrübeli multidisipliner bir ekip tarafından yapılması son derece önemlidir.

Bu anlamda 40 yaşın üzerinde yılda bir meme muayenesi yapılması gerekir.

Yıllık meme muayeneleri eğer kişinin ailesinden kaynaklı yada çeşitli faktörler ile risk altında olduğu saptanırsa 20 yaşından sonrada başlanabilir.

40 yaşından sonra 64-70 yaşlarına kadar yıllık mamografi takipleri yapılmalıdır.

Tarama da yeri olmasa da özellikle ultrason meme emarı tomosentez elastografi gibi testlerden de faydalınabilinir.