Meme kanseri, dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de kadınlarda en sık görülen kanserdir. Dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de kansere bağlı ölümler kalp ve damar sistemi hastalıklarına bağlı ölümlerin ardından 2. sırada yer almaktadır.Ancak kanser önlenebilir kontrol edilebilir hastalıklar arasındadır. Türkiye gibi gelişmekte olan ve az gelişmiş olan ülkelerde kanser hastalığının kontrolü için kanserin tarama, tanı,ve tedavisinde harcanan bütçenin artırılması ve korunma mekanizmalarının çok etkili bir şekilde planlaması yapılmalıdır.
Toplanan veriler ışığında ülkemizde kadınlarda en sık görülen kanser meme kanseri olup (yüzbinde 45) bunu tiroid ve kalın barsak kanserleri izler. Yıllara göre dağılımına baktığımızda meme kanserinin ülkemizde son yıllarda daha da arttığı görülmektedir.En sık ölüme yol açan kanserler arasında ise meme kanseri ülkemizde 8. sırada yer almaktadır.
Tanı anındaki evre, meme kanserinin tedavisini,hastanın genel , hastalıksız ve hastalıklı sağ kalım sürelerini belirlemede en önemli faktördür. Bu bağlamda ülkemide kanseri erken teşhis etmek için tarama programları 2012 yılında revize edilmiş ve 40-69 yaş arasında tarama yapılması sağlık politikası olarak belirlenmiştir. Yapılacak tarama için hedef kitle yaklaşık 12 milyon kişidir.
Yapılacak olan taramanın standartları ise türkiye halk sağlığı kurumu kanser dairesi başkanlığınca belirlenmiş olup, şu şekilde tanımlanmıştır: ‘ meme kanserinde ideal tarama 2 yılda bir yapılacak olan mamografi çekimidir.Tarama sırasında her iki meme için de yandan ve yukardan olmak üzere ikişer poz çekim yapılır. Tarama filmleri 2 ayrı radyoloji doktoru tarafından birbirinden habersiz olarak değerlendirilmeli ve kişinin izlenmesinde iki radyoloğun önerilerine de uyulmalıdır. Asıl tarama yöntemi mamografi olmakla birlikte mamografinin etkinliğini artırmak için taramaya katılan her kadına klinik meme muayenesi yapılmalıdır.Ayrıca toplumda farkındalık yaratmak için 20 yaşından itibaren her kadına kendi kendine muayene yapması için danışmanlık hizmeti verilmelidir.
Mamografik tarama ve sonucunda pozitif çıkan hastanın nasıl ve ne sürede tedavi edilmesi avrupa birliği tarafından meme kanserii tarama ve tanı klavuzunda belirtilmiştir.Türkiyenin de kabul ettiği bu klavuzda iğne biyopsileri ile meme kanseri tanısı alma oranı >%90, ikinci ameliyat gereksinimi <%10, operasyon kararı verilmesi ile operasyona alınması arasında geçen süre <15 iş günü olmalıdır.
Cerrahi tedavi için belirtilen standartlar ise şu şekildedir:
-Cerrah multidisipliner ekibin bir üyesi olarak meme kanserinin hem tanısında hem tedavisinde rol oynar.Cerrahlar meme cerrahisi konsunda özel eğitimler görmeli,iletişim ve danışmanlık kursuna girmiş olmalı.Ameliyattan önce hastasını görmeli ve muayene etmelidir.
-Hastaların çoğunda (>70) tanı cerrahi işleme gerek kalmadan konabilmelidir. Bu sayede kanser olmayan kadınların ameliyat edilmesi sınırlandırılmış olacaktır.
-Mikrokalsifikasyon gibi elle saptanmayan lezyonu olan kişilerde lezyonun bütününün çıkartılmasını sağlamak için ameliyat öncesi dokunun işaretlenmesi, çıkardıktan sonra radyolojik olarak teyyid edilmesi gerekir.Cerrahların ise hastalarına vakaların %80’de bu şekilde meme koruyucu cerrahi ile etkili sonuç alınabildiğini anlatması gerekir.
-Cerrahlar mastektomiyi (memenin tamamının alınması) büyük boyulu tümör (<4 cm) olması veya yüksek yineleme riski sebebiyle meme koruyucu cerrahi uygun görülmeyen hastalarda önermelidir.Kadınlara ameliyat sırasında ve sonrasında rekonstriksiyon seçeneği sunulmalıdır.
-Daha büyük tümörleri olan kadınlara ,ameliyattan önce tümörün boyutunu küçültmeyi denemek amacıyla kemoterapi önerilmelidir.
-Cerrahlar çıkarılan tümör dokusunun etrafında güvenli (negatif) sınırlar bırakmalı patologlar da bu sınırları belgelemelidir.
-Koltuk altı lenf bezlerinde sıçrama olup olmadığını saptamak için sentinel lenf nodu biyopsisi işlemi uygulayan tüm cerrahlar bu konuda özel eğitim almış olamlıdır.
-Meme kanseri tedavisi görmüştüm kadınlar,tedavi sonuçlarının takibi ve nüks hastalığın saptanması için en az yılda bir kez izlenmelidir.
Türkiye’de Meme Kanseri Sıklığını Biliyor Musunuz?
Meme kanseri ile mücadele etmek risk faktörlerini belirlemek,hastalığın tanı ve tedavi başarısını artıracak potansiyele sahiptir.Bilinen meme kanseri risk faktörleri; kadın olmak, 50 yaş üzeri olmak, BRCA1-2 genlerinin pozitif olması, ailede meme kanseri olması, şişmanlık (BMI>25), doğurmamak, 30 yaşından sonra doğurmak, uzun süre doğum kontrol hapı kullanmak, menapozda hormon replasman tedavisi almak, meme bölgesine çocukluk döneminde ışın tedavisi almış olmaktadır.
Türkiye’ de 2009 yılında yapılan bir çalışmada ;yaşın 50nin üzerinde olması, düzenli jinekolojik muayene yaptırmak, günlük gazete okumak, ve bir sosyal güvencenin olması, mamografi çektirilmesini arttıran faktörler olarak izlenmiştir. Kadınlar kendilerini meme kanseri konusunda en fazla medyanın bilgilendirdiğini, doktor ve hemşireler tarafından yönlendirildiğinde ise daha fazla mamografi çektirdiklerini belirtmişlerdir. Meme kanserinin en sık kadın kanseri olduğunu, tedavi edilebilir olduğunu, ve mamografinin ücretsiz olduğunu bilmek mamografi çektirme sıklığını artıran faktörler olarak izlenmiştir. Mamografinin gerekli olduğunu bilmemek ve radyasyon korkusu mamografi çekilmesini engelleyen en önemli faktörler olarak saptanmıştır.
Siz de fikrinizi belirtin